I- BEDENSEL ZARARLAR
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 54.maddesine ve ondan önceki 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 46.maddesine göre, tazminat istemeyi gerektirecek bir olay sonucu yaralanan kişinin maddi zararları, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 18-19 maddelerindeki ve ondan önce 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu’nun 16-20.maddelerindeki tanımlardan da yararlanılarak şöyle bölümlendirilecektir:
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 54.maddesine ve ondan önceki 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 46.maddesine göre, tazminat istemeyi gerektirecek bir olay sonucu yaralanan kişinin maddi zararları, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 18-19 maddelerindeki ve ondan önce 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu’nun 16-20.maddelerindeki tanımlardan da yararlanılarak şöyle bölümlendirilecektir:
1) Geçici
işgöremezlik nedeniyle iş ve kazanç kaybı
2) Sürekli işgöremezlik (kalıcı sakatlık) nedeniyle çalışma gücü ve kazanç kaybı
3) Tedavi giderleri ve tüm iyileşme sürecinde yapılan her türlü masraflar.
4) Ekonomik geleceğin sarsılmasından doğan kayıplar
2) Sürekli işgöremezlik (kalıcı sakatlık) nedeniyle çalışma gücü ve kazanç kaybı
3) Tedavi giderleri ve tüm iyileşme sürecinde yapılan her türlü masraflar.
4) Ekonomik geleceğin sarsılmasından doğan kayıplar
Şimdi
bunları ayrı ayrı gözden geçirelim:
1- Geçici işgöremezlik durumu
a) Kaza geçiren kişinin, kalıcı sakatlık durumu söz konusu olmayıp, bir süre tedavi görmesi, iyileşinceye kadar çalışamaması ve bu yüzden iş ve kazanç kaybına uğramış bulunması “geçici işgöremezlik”tir. Yargıtay kararlarında buna “mesleki işten kalma süresi” veya “çalışılamayan süre” denilmektedir.
a) Kaza geçiren kişinin, kalıcı sakatlık durumu söz konusu olmayıp, bir süre tedavi görmesi, iyileşinceye kadar çalışamaması ve bu yüzden iş ve kazanç kaybına uğramış bulunması “geçici işgöremezlik”tir. Yargıtay kararlarında buna “mesleki işten kalma süresi” veya “çalışılamayan süre” denilmektedir.
Yalnızca
meslek sahipleri ve çalışıp kazanç elde etmekte olanlar değil, tedavi ve
iyileşme süresince günlük işlerini yapamayanlar, örneğin kaza sonucu yaralanma
nedeniyle kendi ev hizmetlerini bir süre yapamayan ev kadınları da “geçici
işgöremezlik tazminatı” isteyebilirler. Hattâ, trafik kazasında yaralanıp bir
süre okuluna gidemeyen ve bu yüzden yıl kaybına uğrayan öğrenci de, çalışma
yaşamına bir yıl geç atılacak olması nedeniyle gelecekteki kazanç kaybını tazminat
olarak isteyebilir.
b) Geçici işgöremezlik süresi, yalnızca
tıbbi tedavi süresi ile sınırlı değildir. Ayrıca iyileşme (yeniden çalışmaya başlama) süresi sözkonusudur ve
bu süre tedavi süresinden daha uzun olabilir. Örneğin, hastaneden taburcu olduktan
sonra, bir süre evde dinlenme gerekli görülebilir. İyileşme süresi, yapılan
işe, mesleğe ve bedensel zararın türüne göre farklı olabilir. Bacağı kırılan
bir kimse masa başı işler yapıyorsa onun iyileşme süresi kısa olacak; bedenini
kullanarak çalışma durumunda olan kişinin iyileşme süresi uzayacaktır. Hele
ağır işlerde çalışma durumu varsa iyileşme süresi daha da uzun olacaktır.
Geçici
işgöremezlik nedeniyle hukuk mahkemelerinde açılan davalarda çoğu kez bir
hususa dikkat edilmemekte, ceza davasında Adli Tabip tarafından verilen “iş ve
güçten kalma” raporları işgöremezlik süresine esas tutulmak istenmektedir.
Oysa, Yargıtay’ın yerleşik kararlarına ve Adli Tıp Kurumu uygulamasına göre,
ceza davasında alınan “iş ve güçten kalma” raporları ceza uygulaması yönünden
geçerli ve “Adli Şifa” süresini belirleyen bir raporlardır. Oysa, hukuk
mahkemesinde açılan tazminat davalarında söz konusu süre “Adli Şifa” süresi,
bir başka deyişle olağan “iş ve güçten kalma” süresi değil, “Tıbbi Şifa” süresi, bir başka deyişle “tam
iyileşme” veya “mesleki işten kalma” süresi ya da “çalışılamayan süre”dir. İşte
bu sürenin farklı bir yöntemle belirlenmesi, yaralanan kişinin mesleği, yaptığı
işin özellikleri, bu işi yaparken daha çok hangi organını kullandığı, işyeri
ile evi arasındaki uzaklık ve buna göre gidip gelme zorlukları gibi durumlar
yöntemince araştırıldıktan, gerekiyorsa tanık da dinlendikten sonra, uzman
bilirkişilerden görüş alınmak suretiyle ne kadar sürede yeniden işe
başlayabileceği belirlenmek ve buna göre sonuca ulaşmak gerekmektedir.
c)
Geçici işgöremezlik durumunun, sigorta kapsamında olmadığı gibi yaygın bir kanı
olup, bu tür zararlar, araç hasarlarında söz konusu “kazanç kaybı” ile
karıştırılmakta; mesleki işten kalma süresindeki kazanç kayıplarına ilişkin
istekler sigorta şirketlerince geri çevrilmektedir. Oysa bu yanlıştır.
Yargıtay’ın
bu konudaki görüşleri kesindir. Taşımacı veya işleten “geçici işgöremezlik”
zararlarından sorumlu olduklarına ve sigortacı da bu sorumluluğu belli bir
oranda üzerine almış bulunduğuna göre, kaza geçiren kişinin iyileşme süresi
içerisindeki “kazanç kayıplarından” veya her türlü maddi zararlarından
sigortacı da sorumludur ve bu tür tazminat isteklerinin yerine getirilmesi
zorunludur.
Yargıtay’ın
doğrudan sorumluluk sigortalarıyla ilgili bir kararında “Trafik kazası sonucu
uğranılan maddi zarar sebebiyle, kişinin işinden ve gücünden kaldığı süre
içinde oluşan gelir kaybından zorunlu mali sorumluluk sigortacısı sorumludur”
denilerek bu konuya, sigortacı yönünden, açıklık getirilmiştir.
2- Sürekli işgöremezlik (kalıcı sakatlık)
durumu
a) İş Hukukunda ve Sosyal Güvenlik Yasası’nda “sürekli işgöremezlik” olarak adlandırılan bedensel zararlara “kalıcı sakatlık” denildiği gibi,Yargıtay kararlarında ve Adli Tıp Kurumu raporlarında “beden gücü kaybı” veya “çalışma gücü kaybı” ya da “meslekte kazanma gücü kaybı” da denilmektedir.
a) İş Hukukunda ve Sosyal Güvenlik Yasası’nda “sürekli işgöremezlik” olarak adlandırılan bedensel zararlara “kalıcı sakatlık” denildiği gibi,Yargıtay kararlarında ve Adli Tıp Kurumu raporlarında “beden gücü kaybı” veya “çalışma gücü kaybı” ya da “meslekte kazanma gücü kaybı” da denilmektedir.
b)
Adli Tıp dilinde, “kalıcı” bedensel zararlar, iki ana bölüme ayrılmaktadır:
1)
Organ yitimi ,
Organ
yitimi, genellikle el, ayak, kol, bacak, göz gibi organlardan birinin ya da bir
kaçının yitirilmesidir. Ayrıca iç organlar ile beş duyu da (görme, işitme,
tatma, koklama, dokunma) organ sayılmaktadır.
2) Organ zayıflaması.
Organ
zayıflaması, kişinin bedensel yapısını oluşturan organlardan birinin veya bir
kaçının işlevinin azalması veya büsbütün işlevsiz kalmasıdır.
Bunların
dışında, kişini geçirdiği kaza veya uğradığı saldırı sonucu aklını ve belleğini
yitirmesi, ya da ruhsal ve sinirsel dengesinin bozulması, yüzünde kalıcı iz
oluşması veya yüz biçiminin değişmesi (estetik zararlar) ayrı bir
derecelendirme ve değerlendirmeyi gerektirmektedir.
c)
Sürekli işgöremezlik zararları, beden gücü kayıp oranlarına göre de ikiye
ayrılmakta, bunlar:
1) Sürekli kısmi
işgöremezlik ,
2) Sürekli tam
işgöremezlik olarak adlandırılmaktadır.
Sürekli kısmi işgöremezlik, organ eksilmesi veya organ zayıflaması sonucu beden gücünün belli bir oranda azalması durumudur. Bu durumdaki kişi çalışmasını sürdürebilir ise de, yaşıtlarına ve aynı işi yapanlara göre (sakatlığı oranında) daha fazla güç ve çaba harcayacağından, kazançlarında bir azalma olmasa bile (sakatlığı oranında) tazminat isteme hakkı bulunduğu kabul edilmekte; buna öğretide ve Yargıtay kararlarında “güç kaybı-efor kaybı” kuramı denilmektedir.
Sürekli kısmi işgöremezlik, organ eksilmesi veya organ zayıflaması sonucu beden gücünün belli bir oranda azalması durumudur. Bu durumdaki kişi çalışmasını sürdürebilir ise de, yaşıtlarına ve aynı işi yapanlara göre (sakatlığı oranında) daha fazla güç ve çaba harcayacağından, kazançlarında bir azalma olmasa bile (sakatlığı oranında) tazminat isteme hakkı bulunduğu kabul edilmekte; buna öğretide ve Yargıtay kararlarında “güç kaybı-efor kaybı” kuramı denilmektedir.
Sürekli
tam işgöremezlik, beden gücünün bütünüyle yitirilmesi durumudur. Bu durumdaki
kişi artık çalışamayacak ve kazanç elde edemeyecektir. Bu nedenle tazminatı
yüzde yüz oranı üzerinden hesaplanacak, giderek başkasının yardımıyla yaşamını
sürdürmesi zorunluluğu varsa, ayrıca tazminat tutarına bakıcı giderleri de
eklenecektir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder