29 Ağustos 2016 Pazartesi

Sigorta Limitinin Üzerinde Verilen Tazminatta Vekalet Ücretinin Oranlanması


GÜNÜN YARGITAY KARARI: SİGORTA HUKUKU • SİGORTACININ SORUMLULUĞU • MASRAFLAR VE AVUKATLIK ÜCRETİ


YARGITAY 11. HUKUK DAİRESİ
E: 2008/2845 K: 2009/6683 T: 01.06.2009
SİGORTA HUKUKU • SİGORTACININ SORUMLULUĞU
• MASRAFLAR VE AVUKATLIK ÜCRETİ
Özet: Hüküm altına alınan tazminat sigorta bedelini geçerse, sigortacı yargılama giderleri ile avukatlık ücretini sigorta bedelinin tazminata olan ölçüsü oranında ödemekle yükümlüdür.
Taraflar arasında görülen davada Üsküdar Asliye 2. Hukuk Mahkemesi’nce verilen 18.09.2007 tarih ve 2004/266-2007-192 sayılı kararın Yargıtay’ca incelenmesi davalılardan sigorta şirketi vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili dava ve ıslah dilekçesi ile, davalıların sürücüsü, maliki ve zorunlu mali sorumluluk sigortacısı olduğu araçta yolcu olan müvekkilinin bir kazada yaralandığını ileri sürerek 114.431,73.-TL. maddi, 30.000.-TL. manevi tazminatın tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalılardan sigorta şirketi vekili, müvekkili şirketin sorumluluğunun poliçe limitleri ile sınırlı olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
Diğer davalılar vekili, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece; toplanan kanıtlar ve benimsenen bilirkişi raporu doğrultusunda, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kararı, davalılardan sigorta şirketi vekili temyiz etmiştir.
Dava, haksız eyleme dayalı maddi ve manevi tazminatın tahsili istemine ilişkin olup, ZMSS Genel fiyatlarının 12/4. maddesi uyarınca, hükmolunan tazminat sigorta bedelini geçerse, sigortacı yargılama giderleri ile avukatlık ücretini sigorta bedelinin tazminata oranı dahilinde ödemekle yükümlüdür. Hükmolunan tazminat miktarı, poliçe limitini aştığına göre, limitin tazminata olan oranı dahlinde davalılardan sigorta, yargılama giderleri ve vekalet ücreti ile sorumlu tutulmak gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamıştır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenle, davalılardan sigorta şirketi vekilinin temyiz itirazlarını kabulü ile hükmün bu davalı yarınaBOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 01.06.2009 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Sigorta Hukuku, Limit Sigorta , 

Yurtdışında ev hanımı olarak geçirilen süre Türkiyede Borçlanılarak primleri ödenebilecek Çifte emeklilik artık daha kolay

Türkiye dışında milyonlarca vatandaşımız yaşıyor. Bunların birçoğunun Türkiye'de de sigorta başlangıçları bulunuyor. Bazıları da yurtdışında çalıştıktan sonra Türkiye'ye dönüp sigortalı oluyor. Bir kısmı ise sadece dışarıda sigortalı olarak çalışıyor ve Türkiye'de hiçbir sosyal güvenlik kurumuna kayıt yaptırmıyor. Bu üç durumdaki vatandaşımızın da yurtdışı hizmetlerini saydırarak Türkiye'de emekli olma şansı var. Bunlar ya borçlanarak yapılıyor ya da o günler yapılan anlaşmalar gereği Türkiye'de de sigortalı olarak geçerli sayılıyor.

BÜYÜK AVANTAJ SAĞLIYOR
Erkeklerin bu haklardan yararlanabilmesi için 18 yaşından sonraki belgeli çalışmaları isteniyor. Ama kadınlar için durum farklı. Kadınların Türkiye'de emekli olmak istediklerinde çalışmış olma şartları yok. Yurtdışında ev kadını olarak bulundukları süreler emeklilik hesabına katılabiliyor. Bu süreleri Türkiye'ye gelerek geriye doğru borçlanarak kazanabiliyorlar. Örneğin Fatma Hanım 20 yaşında Almanya'ya gitti ve orada hiç çalışmadan 5 yıl ikâmet etti. Fatma Hanım Türkiye'ye gelerek 5 yıllık borçlanma yapabiliyor ve borçlanma yaptığı tarihten geriye doğru 5 yıllık prim kazanıyor. Yaş ve prim sayısına göre emekli olabiliyor. Borçlanma kapsamındaki süreler mevzuatta şu şekilde belirleniyor: "Türk vatandaşı olanlar, 18 yaşını doldurduktan sonra Türk vatandaşı olarak yurtdışında geçen ve belgelendirilen sigortalılık süreleri ve bunlar sonunda her birinde bir yıla kadar olan işsizlik süreleriyle ev kadını olarak geçen sürelerdir."

Yurtdışında ev hanımı olarak geçirilen süre Türkiyede Borçlanılarak primleri ödenebilecek Çifte emeklilik artık daha kolay

Türkiye dışında milyonlarca vatandaşımız yaşıyor. Bunların birçoğunun Türkiye'de de sigorta başlangıçları bulunuyor. Bazıları da yurtdışında çalıştıktan sonra Türkiye'ye dönüp sigortalı oluyor. Bir kısmı ise sadece dışarıda sigortalı olarak çalışıyor ve Türkiye'de hiçbir sosyal güvenlik kurumuna kayıt yaptırmıyor. Bu üç durumdaki vatandaşımızın da yurtdışı hizmetlerini saydırarak Türkiye'de emekli olma şansı var. Bunlar ya borçlanarak yapılıyor ya da o günler yapılan anlaşmalar gereği Türkiye'de de sigortalı olarak geçerli sayılıyor.

BÜYÜK AVANTAJ SAĞLIYOR
Erkeklerin bu haklardan yararlanabilmesi için 18 yaşından sonraki belgeli çalışmaları isteniyor. Ama kadınlar için durum farklı. Kadınların Türkiye'de emekli olmak istediklerinde çalışmış olma şartları yok. Yurtdışında ev kadını olarak bulundukları süreler emeklilik hesabına katılabiliyor. Bu süreleri Türkiye'ye gelerek geriye doğru borçlanarak kazanabiliyorlar. Örneğin Fatma Hanım 20 yaşında Almanya'ya gitti ve orada hiç çalışmadan 5 yıl ikâmet etti. Fatma Hanım Türkiye'ye gelerek 5 yıllık borçlanma yapabiliyor ve borçlanma yaptığı tarihten geriye doğru 5 yıllık prim kazanıyor. Yaş ve prim sayısına göre emekli olabiliyor. Borçlanma kapsamındaki süreler mevzuatta şu şekilde belirleniyor: "Türk vatandaşı olanlar, 18 yaşını doldurduktan sonra Türk vatandaşı olarak yurtdışında geçen ve belgelendirilen sigortalılık süreleri ve bunlar sonunda her birinde bir yıla kadar olan işsizlik süreleriyle ev kadını olarak geçen sürelerdir."

24 Ağustos 2016 Çarşamba

Boşanmış Ailelerin Çocuğu Annenin Soyadını Alabilir

BOŞANMA SONRASI ANNENİN SOYADININ ÇOCUĞA VERİLMESİ

 Aşağıda bulunan yargıtay kararı Aile Hukuku açısından dikkate değer değişiklikler meydana getirebilecek öncü nitelikte bir karardır. Kadın erkek eşitliğinin sağlana bilmesi açısından atılan bu adım devrim niteliğindedir

Artık boşanmış eşlerin çocuklarının velayeti anneye verildiği takdirde , çocuk annenin soyadını alabilecektir. Yalnızca çocuğun soyadının değiştirilmesinde hukuki bir yarar bulunması yeterlidir.


Yargıtay 18. Hukuk Dairesinin 30.09.2014 gün ve 2014/7895 E. 2014/13747 K. sayılı ilamı ile;        
"...Davacı vekili dava dilekçesinde; davacının eski eşinden boşanmasının ardından küçüğün velayetinin davacı anneye verildiğini, boşanmadan dolayı annenin soyadı ile çocuğun soyadının farklı hale geldiğini ve bu durumun çocuğu ruhsal olarak rahatsız ettiğini, onun her türlü ihtiyacını karşılayan annesini de resmi işlemlerde zora soktuğunu bu sebeplerle ve dayanak olarak Anayasa Mahkemesinin 08.12.2011 tarihli 2010/119 Esas, 2011/165 Karar sayılı, 2525 sayılı Nüfus Kanununun 4.maddesinin ikinci fıkrasını Anayasa'ya aykırı bularak iptal eden kararını esas alarak haklı sebebin de oluştuğu gerekçesi ile küçük ...'nın, annesi-davacının soyadı olan ... şeklinde değiştirilmesini istemiş, mahkemece davanın kabulüne karar verilmiştir.


Boşanmış ailelerin çocuğu annenin soy adını alabilir mi?
Annenin soyadını almak mümkün mü?
Soyadı neye göre değiştirilebilir?
Yargıtay kararları , İçtihat ,Aile Hukuku ,Hukuk ,Danışma, Avukat , Adalet
Aile hukuku kararları 

Evliliğe Ailenin Müdahalesine Sessiz Kalmak Tazminat Nedeni

Yargıtay, ailesinin evliliğine müdahalesine sessiz kalan erkeği, küfür edip, büyü yapan karısıyla eşit kusurlu saydı. Yargıtay, davacı kocanın kazandığı 2 bin 500 lira tazminatı da bozdu. Karar örnek niteliği taşıyor.
Ankara'dan mail atan bir erkek okurum eşiyle anlaşamadıklarını, karısının küfür ettiğini, sürekli medyuma gittiğini, ailesinin de sürekli evliliklerine müdahale ettiğini yazıp, "Boşanmak istiyorum, karım küfür ettiği ve ailesi evliliğimize müdahale ettiği için tazminat talep edebilir miyim" diye sormuş.
Medeni Kanun'a göre eşler şiddetli geçimsiz gerekçesiyle boşanma davası açabildikleri gibi boşanmada kusuru olmayan taraf, kusurlu taraftan manevi tazminat talep edebiliyor. Yargıtay benzer bir davada iki hafta önce örnek karar verdi. Önce o kararı anımsatayım:
İzmir'de, İ.İ adlı erkek, N.İ ile evlendi. Çift, İ.İ'nin ailesine ait apartmanın üst katına yerleşti. Genç çiftin arasında bir sonra şiddetli geçimsizlik başladı. Kadın evden ayrıldı. İ.İ, 14 aydır evli olduğu karısına boşanma davası açtı.
KÜFÜR-BÜYÜ TAZMİNATI İSTEDİ
Karısının, her gece hakaret ettiğini, bunu duyan komşularının ailesine söylediğini savunan İ.İ, boşanmanın yanında, karısından beş bin lira da manevi tazminat isterken, şu gerekçeleri gösterdi:
"Karım ailesinin etkisiyle davamlı büyü işleriyle uğraştı, evin her yerinde muskalar bulduk. Onur kırıcı davranışları nedeniyle güvenimi, evliliğe olan inancımı kaybettim. Eşim rahat etsin diye gece gündüz çalıştım. Bu evlilik için çok masraf yaptım. Evi istediği gibi döşedik. 4 ay önce ortada hiçbir neden yokken beni terk etti, geri dönmedi. Boşanmak ve uğradığım zararlar için beş bin lira manevi tazminat istiyorum"
KADIN DA TAZMİNAT TALEP ETTİ
N.İ ise eşinin ailesinin kendisine düşman gözüyle bakıp hiç yalnız bırakmadıklarını, evin tuvaletleri dahil yeri yerini kendisine temizlettiklerini, evi terk etmeyip kovulduğunu öne sürdü. N.İ, asıl kendi kişilik haklarının zarara uğradığını savunarak, 20 bin lira manevi tazminat ve 500 lira nafaka istedi.
MAHKEME: KADIN KUSURLU, KOCASINA TAZMİNAT ÖDESİN
İzmir 10. Aile Mahkemesi, 3 Mart 2011'de çiftin boşanmasına karar verdi. Cep telefonundan N.İ'nin kocasına attığı SMS'lerdeki hakaret sözcüklerini ve tanık ifadelerini dikkate alan mahkeme, kadını ağır kusurlu saydı. Nafaka talebini reddederken, kocasına 2 bin 500 lira manevi tazminat ödemeye mahkum etti.
YARGITAY: SESSİZ KALAN ERKEKTE KUSURLU
Temyizde Yargıtay boşanmayı onarken, "çifti eşit kusurlu" buldu. Kocanın kazandığı 2 bin 500 lira tazminatı ise bozdu. 12 Mart 2012 tarihli karar şöyle:
"Davalı kadının eşine ağır sözlerle hakaret etmesine karşılık; davacı kocanın, eşinin manevi yönden bağımsız konut isteğine karşı çıkarak ailesinin evlilik birliğine müdahalesine ses çıkarmadığı anlaşılmaktadır. Bu durumda evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına neden olan olaylarda iki tarafın da eşit kusurlu olduğunu kabulü gerekir. Durum böyleyken kadının ağır kusurlu kabul edilmesi ve bu kusur belirlemesine bağlı olarak yoksulluk nafakası isteminin reddine karar verilmesi isabetsizdir. Taraflar eşit kusurludur. Davacı kocanın manevi tazminat isteğinin reddi yerine kabulü doğru olmamıştır."
DİRENME KARARINA DA RET
Mahkeme ilk kararında direnince dava YHGK'na geldi. 27 Mart'ta dosyayı görüşen Kurul, dairenin "çift eşit kusurlu" kararını yerinde buldu ve direnme kararını bozdu. Bu karar bağlayıcı olduğu için boşanmaları kesinleşen ve "eşit kusurlu" bulunan bu çift birbirlerinden manevi tazminat alamayacak.


Kaynananın evliliğe karışması ,Kaynana ile aynı evde yaşamak, eşimin ailesi evliliğimize karışıyor, aileler arasında anlaşmazlık, Eşlerin ailelerinin karışmasına sessiz kalması , kayınpederin evliliğe karışması, Evlilik koşullarının çekilmez hale gelmesi, Aile hukuku, Boşanma ,

Yargıtay kararları , İçtihat ,Aile Hukuku ,Hukuk ,Danışma, Avukat , Adalet
Aile hukuku kararları 

İnternet Bankacılığı Yoluyla Dolandırıcılık

İnternet bankacılığı kullanılarak dolandırılan vatandaşlar dolandırıldıkları miktarı bankadan isteyebilecek ve zararından banka sorumlu olacaktır.

Davacı vekili, 25.03.2007 tarihinde müvekkilinin davalı Banka nezdinde bulunan yatırım hesabına üçüncü kişiler tarafından internet bankacılığı yoluyla girilerek hesaptaki borsa kağıtlarının taban fiyatından satış talimatı verildiğini, müvekkilinin olayı öğrenmesi üzerine paranın ödenmesini engellediğini, ancak hisse senetlerinin daha yüksek fiyattan satılma imkanı varken taban fiyatından satılması üzerine 2.700,00 TL maddi zarar ile manevi zararlarnının doğduğunu ileri sürerek objektif özen yükümünü yerine getirmeyen davalıdan 2.700,00 TL maddi, 3.000,00 TL Manevi tazminat içtihatları">Manevi tazminatın tahsilini talep ve dava etmiştir...........
İnternet bankacılığı sistemini kurup hizmete sunan banka, mudinin kastı, kötüniyeti ve suç sayılır eylemini kanıtlayamadığı sürece kendisine emanet edilen paradan (ve diğer yatırım araçlarından) güven kuruluşu vasfı nedeniyle sorumludur. Bu sorumluluk, olağan sebep sorumluluğu mahiyetinde olmakla, banka gerekli özeni göstermiş olsa bile zararın gerçekleşeceğini ispat etmesi halinde, sorumluluktan kurtulabilir. Ancak bu yönde bir ispatın somut olayda gerçekleşmediği dolayısıyla bankanın oluşan tüm zarardan sorumlu bulunduğu gözetilmeyerek maddi tazminat talebi yönünden davanın kabulü yerine, kısmen kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.( Yargıtay 11. Hukuk Dairesi Esas No:2012/9119 Karar No:2013/8503 )
Banka Dolandırıcılık , Tazminat , İnternet Bankacılığı , Hukuk , Yargıtay kararı , içtihat ,